Sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örneklerinden birisi olan “Sadakataşları”, insan onurunun incinmeden yardım almasını sağlayan eski yardımlaşma sistemlerinden biri olarak bilinmektedir.
Sadakataşlarının diğer yardımlaşma sistemlerinden en belirgin farkı ise, yardımlaşmanın yalnızca zengin-fakir çizgisinde değil, bir mahalle içinde aynı sosyal statüye sahip insanlar arasında da kurulmuş olmasıdır. Bu noktada vakıflar, imarethaneler gibi yardım kuruluşlarının aksine sadaka taşlarının birbirleriyle daha yakın duran, komşuluk ilişkileri içerisinde olan insanlar arasında bir yardım işlevi görmesidir.
Osmanlı döneminde yaygın olarak görülen Sadakataşları vasıtasıyla nakdî ve aynî vardım yapılmaktaydı. Nakdi yapılan yardımlarla birlikte paralar sadakataşlarının üzerine bırakılır, ayni yardım olarak ise giyim kuşam eşyaları ve çeşitli besinler bırakılırdı. Fakir ve muhtaç kimseler, sadakataşlarında biriken bağışlardan sadece ihtiyacı kadar alır diğer fakirlere de birşeyler bırakmaya özen gösterirlerdi. Bu bağışlar, genellikle gece karanlığında veya kimsenin olmadığı bir zamanda, sadakaların, bu taşın tepesindeki çukura bırakılmasıyla gerçekleştirilirdi. İhtiyacı olduğu halde dilenmekten çekinen kimseler gecenin geç saatlerinde taşın yanına para almaya gelir ve kendisi için gerekli olan miktarı buradan temin ederdi.
Sadakataşları, Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkim olduğu coğrafyada yaygın bir şekilde kullanılmış ve günümüzde de koruma altına alınması gereken kültürel unsurlar arasına girmiştir. Çeşitli bölgelerde “Zekât Taşı”, “Zekât Kuyusu”, “Dilenci Mihrabı”, “Hacet Taşı”, “İhtiyaçgâh”, “Fıkara Taşı”, “Hayrat Deliği” gibi isimlerle de anılmakta olan bu taşların, genellikle, cami, tekke, medrese avluları, çeşme başları, üç beş semtin birleştiği köşelere, fakir, muhtaç, hasta insanların barındığı yapıların önlerine (Üsküdar’daki Miskinler Tekkesi gibi) dikildiği görülmektedir. Bunların dışında cellat mezarlıklarına da sadaka taşlarının dikildiği bilinir. Cellâtlar can almaları nedeniyle Osmanlı’da dışlanmış bir grubu oluşturmuşlardır. Bu sebeple genellikle yerleşim yerinden uzak mezarlıklarda, isimleri yazılmadan sadece mezar başlarında bir taş konularak defnedilmişlerdir. Belirli zamanlarda mezarlıkları ziyaret eden kişiler, cellât mezarlığı kenarına konan Sadakataşlarına para bırakarak cellâtların ailelerinin geçinebilmesi için sadakalarını bırakmışlardır.
Kur’an-ı Kerim’de bulunan infakla ilgili ayetler ve Hz. Muhammed (sav)’den nakledilen hadisler dolayısıyla Osmanlı kültüründe sadakaya önem verilmiş, ideal İslâm toplumlarında sadaka sosyal dengenin en önemli unsuru olarak görülmüştür. Sadaka, sürekli olarak uygulanabilen bir fiil olması sebebiyle yardıma ihtiyacı olan kimselerin devamlı surette gözetilmesini, açlığın, muhtaçlığın ve bundan doğacak hırsızlık, isyan gibi kötülüklerin önlenmesini ve böylece toplumsal bir huzur ortamının oluşmasını temin eden bir ibadet olarak kabul edilmiştir. Sadakanın riyaya düşmeden ve verilen kişiyi incitmeden verilmesi gerektiğinin şehir kültüründeki yansıması sadaka taşlarıyla görülmektedir.
Sadakataşlarının bulunduğu bazı yerler;
Süleymaniye Camii avlu içinde, Ayasofya Camii Soğuk Çeşme sokağı girişinde, Karaköy Arap Camii giriş kapısı yanında, Cağaloğlu Hacı Beşir Ağa çeşmesi karşısında, Üsküdar Doğancılar İmrahor Camii yanında, Üsküdar Karacaahmet Fethi Ahmet Paşa Camii yanında, Karacaahmet Aşçıbaşı Camii avlusunda, Fatih Mehmed Ağa Camii ana giriş kapısı sağında, Aksaray Sofular caddesi ile Ragıp Bey sokağının birleştiği köşede, Kocamustafapaşa Sümbül Efendi Camii ve türbesinde, Kocamustafapaşa Hekimoğlu Ali Paşa Camii avlusunda.
© Şefkat Derneği. Her Hakkı Saklıdır. Tasarım&Kodlama Zanbak.Net Tema HTML Codex